“Türkiye Emekli Emniyet Müdürleri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”nin yayımladığı “Çağın Polisi Dergisi”nin Ocak sayısında, emekli Emniyet Müdürü Dr. Hasan Yağar’a ait makale tuhaf tespitler içeriyor. Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlı Araştırma Planlama Koordinasyon Dairesi’nden emekli Dr. Yağar, “Kadın Cinayetlerinin Panoramik Anatomisi” başlıklı yazısında “Tabii ki kadınımız erkek karşısında fiziki gücü sebebiyle mağdur durumdadır ama dili ve hareketleri bakımından aynını söylemek maalesef mümkün değildir. Cinayetlerin günahı sadece erkeğe yüklenemez” diyor. Dr. Yağar’ın yazısı şöyle: “Problem, sadece erkeklerin elezerliğine (sadizmine) bağlamak ciddi manada yanlıştır. Konunun, milli gelenek ve göreneklerimiz ve hatta toplumsal mistik, yani dini anlayışımızla alakalı olduğunu inkar etmek veya görmezlikten gelmek asla mümkün değildir. Bu cinayetlerin hemen hepsi mega kentlerde cereyan etmektedir. Yürekleri yakan bu olaylar güzelim Anadolu’nun ücralarındaki köy veya mezralarda değil, büyük kentlerde vuku bulmaktadır. Bu, asla tesadüf kabul edilemez ve günahı sadece erkek aktöre yüklenemez bir realitedir. Sebep ne olursa olsun insan kaynaklı olan bu hareketlerin mutlak surette haklılık derecesi farklı olan en az iki aktörünün olduğuna tanık olunmuştur. Bu beyandan, kadınlarımızı müsebbip göstermekliğimize hükmedilmemelidir. Tabii ki kadınımız, muhatabı olan erkek karşısında fiziki gücü sebebiyle ciddi manada mağdur ve maruz durumdadır. Ama dili ve hareketleri bakımından aynını söylemek maalesef mümkün değildir.”
Hans eşini öptürür! “Erkeklerimizin cinayet derecesindeki bir eylemi durup dururken işlemesini söylemek de mümkün değildir. Kanaatimce dil ve hareketlerle sebep mahiyetinde gündeme getirilen bir olgunun ağır tahrik derecesinde ve kabul edilemez mahiyette kişiyi, geleceğini murdar eder anlamda öldürme eylemine sürüklediği söz konusu olsa gerek. Konumuzu bir örnekle desteklemek istiyorum: Mesela, modasına ve toplumumuzun büyük bir ekseriyetle alışık ve tanışık olmadığı yaşam tarzına büyük bir iştiyakla yaklaştığımız Batı toplumunda birileri, ‘Hans eşiniz ne kadar güzel! Onu öpebilir miyim?’ dediği zaman, Hans eşini öptürdüğü gibi o zata bir de ikramda bulunabilmektedir. Ama aynı şeyi toplumumuzun her bir ferdi için geçerli saymak asla mümkün değildir. Bu örnek orijinli olarak bire bir böyle olmamakla birlikte büyük kentlerimizdeki, milli gelenek ve göreneklerimize, örf ve adetlerimize, dini ve ahlaki kabullerimize pek uymayan hal ve hareketlerin varlığı bu kentlerimize yeni intisap eden bu insanlarımızı adeta abandone etmektedir. Bu kişiler boşandığı kadını dahi, muhtemelen yadırgadığı bazı tutum ve davranışlar nedeniyle sırf çocuklarının annesi olduğu için ve kabullenemediği söz konusu olgulardan ötürü katledebilmektedir...”
|